1 Haziran 2014 Pazar

Sosyal Müşteri Kimdir?


Sosyal müşteriyi bugünün alıcısı olarak tanımlayabiliriz.  Klasik demografik segmentlerle değil ilgi alanlarına göre sınıflandırılabilen; bir ürün alırken o ürünün kendisi için ne yapacağına göre karar veren; markaya değil markanın kendisine sağladığı faydalara sadık olan bir profile sahiptir.

Ürünlerimizi tasarlarken  sosyal müşterinin  ait olma ve önemli olma ihtiyaçlarını göz önünde bulundurmak rekabette 1-0 önde başlamamız için çok önemlidir.  Kurulan CRM veritabanları sonrasında oluşan big data siloları üzerinden  tüketicileri segmente etmek yerine Onlarla duygusal bağlantı kurup yaşamları ve ilgi alanları hakkında daha detaylı bilgilere sahip olarak iletişim yöntemlerimize ve özel kurgulara karar vermeliyiz.

Akıllı telefonlar ve tabletler yaşamının bir parçası olan genç jenerasyon teknolojinin onlara sağladığı faydalara aşıklar. Her ne kadar sosyal medya mecralarında yaşadıklarını sansakta aslında sosyal medya üzerinde yaşamlarında arkadaşları ve aileleri ile geçirdikleri güzel ve özel zamanları paylaşmaktadırlar. Bu süreçte kendilerini tanımadan araya giren markaları ise anında göz ardı edip; kendilerine paylaşacak yeni aksiyonlar için ortam yaratan markalara ise özellerine girmedikleri sürece pasif olarak iletişim izni vermekteler.

Sürekli iletişim halinde olma ihtiyacı doğamızda olduğundan aşağıda 16-20 yaş grubu için yapılan araştırmada yalnız olunan ortamlarda sosyalleşmek için  akıllı telefon kullanma oranları hiç şaşırtıcı olmasa gerek :
Banyoda  %90
Yemekte  %92
Yolculukta : %95

Marka olarak sosyal müşterinin yalnız oldugu ortamlarda ona çözüm sunan veya hikaye anlatan bir kurgu ile karşısına çıkmadığımız takdirde hayatındaki engeller listesinde ön sıralardaki yerimizi almış oluruz, ama CRM tablolarında halen prospect customer modunda mesaj bombardına devam ederiz.



24 Ekim 2012 Çarşamba

Çamurdan Arenaya Saplandık!



Geçen sezon eze eze aldığımız şampiyonluğun meyvesi olan Şampiyonlar Ligi'ne yıllar sonra direkt katılmamıza sevinmeyi,  eski şaşalı günleri yaşamış ve halen taze taze hatırlayan biri olarak artık bıraktım.

Lig maçlarındaki düşüşe Braga ve ikinci sınıf Cluj karşısında  alınan sonuç eklenince ümidimde kırılmaya başladı.

Bayram arefesinde 2 saatte TEM trafiğinde stada ulaşıp, yağmurda stada girip Braga ve Es Es maçlarındaki fiyaskoları yok sayıp  Şebnem Ferah ın deyimiyle sil baştan başlamayı hedeflerken  defansımızın evlere şenlik performansıyla yine silinen kayıtlar sinir sisteminde tavan yaptı.


Skoru artık değiştiremeyiz ama milyon dolarlık yatırım yapılan tarlamızın halini ve yenilgideki (arenada beraberlik benim için yenilgidir) payını düşününce sorumluların halen istifa etmemesini kınıyorum.

Kafanızı gömdüğünüz çamurdan çıkarın ki kalan maçlarda da milyon dolarlık teknik takımımız daha fazla kayıp vermesin.

Bir dahada üç kuruş kazanıcam diye parti mitingi , konser vs bu stadda yapılmasın.  Elin kadıköy takımı nasıl izin vermiyorsa Siz de vermeyin kardeşim.

Bu kadar paragözseniz  bize sattığınız kombine koltuklarınıda kafalarınızı gömdüğünüz o çamura sokun ki üstüne bastıgımızda tepkimizin  bi anlamı olsun.

Saygılar ...

Kızıma Mektuplar 5 - İlk GS Basket Maçımız


Kızım,

Futbol maçımızın çok keyifli geçmesi ve her yaşadıgımız anı annene anlatmamız sonrası, Annen de çok sevdiği basketbol maçına Cimbom formalarımızı giyerek gitmemizi istedi.  Hava serin olunca Abdi İpekçi'de Cimbom keyfi hemde ailecek en güzel seçim :)

Formalarımızı giydik Abdi İpekçi'nin yolunu tuttuk,  o kadar heyecanlıydın ki öğle uykusu bile uyumadın sürekli maça geldik mi diye sordun yol boyunca.

Salona geldiğimizde bayan takımımızın maçı oynanıyordu. Basket anonsu geldiğinde zıplaya zıplaya salon merdivenlerini tırmanmaya koştun :)

Çekişmeli geçen maç sonrası Aslanlarımız Aliağa Petkim'i 10 sayıyla yendi, tabi önceki maçıda kızlarımız kazandı.

Maç içinde yeni tanıştıgın ablalarla birlikte tezahurat yapıp oynarken sahadakiler kadar yorulmuş olacaksınki dönüş yolunda aşağıdaki fotoğraf herşeyi açıklıyordur :

Kızıma Mektuplar 4 - TT Arena'da İlk Maçımız


Kızım, dedenle birlikte ilk Galatasaray futbol maçına 6 Ekim 2012 de gittik. Hava çok güzeldi, rakip Eskişehirspor. Dedeni ikna etmek biraz zor oldu ama iyikide gitmişiz.

Maçtan 2 saat önce metroya geldiğimizde " trene bindik herkes cimbom giymiş" diye başlayan cümlelerin stada geldiğimizde maça geldik çığlıkların ve   Galatasaray store da cimbom marşlarıyla  danslarınla  çok keyifliydi.

Dedemizin aldığı yeni cimbom cicileri ve çocuk atkınla çok şık olarak stada girdiğimizde ise büyülenmiş gözlerle bakışın,  seyirci futbolculkarı çağırdıgında yumruk sova hızlıca adapte olman ve maç boyu kucakta zığlayıp sarkı soylemen benim için yorucuda olsa çok keyifliydi.

Stadda 2 kez bayanlar tuvaletine girerek bu tecrübeyide tantırdın ya bana ne diyim :)

Biz maçtan kalabalığa kalmamak için çıktığımızda Cimbom 1-0 öndeydi, 1-1 bitmiş :)

Havalar güzelleşsin şampiyonluk kutlamasınada götüreceğim söz ...

Prenses cerenimoyu öpüyorum
Aslan Baban

5 Temmuz 2012 Perşembe

Kızıma Mektuplar - 3

 Zaman hızla akmaya devam ediyor. Mayıs ayından sonra bir kez daha Cerenimo Çınarcık'ta. Yenikapı dönüşü evdeki sessizlikle karşılaştığımda özlem bende yeniden başlamıştı.

Ceren artık bıcır bıcır, her soruya güzel bir şekilde negatif cevaplarını ciddi bakışlarıyla bütünleştirdiği bebeksi şivesiyle veriyor. Bana en koyanıysa babacım dedikten sonra gelmiycen demesi ve ardından da ben sana küstüm diyip konuyu kapatması.

Merakla yarın akşam gemiden indiğimde nasıl bir tepki vereceğini bekliyorum. Bana vereceği en keyifli hediye meydana kurulan fb tırı yanından geçerken Cimbombom diye bağırmaya başlaması olacak. (Ben yokken yapmışın boncuğum haberlerini aldım)

Seni çok seven baban ...

Hayko Cepkin - Kurtalan Ekspres - Yeni Bir Gün


Yokluğunu özlediğim Sevgili Barış Manço'yu farklı bir tonda ama bir o kadarda başarılı şekilde performe eden Hayko Cepkin'e teşekkürler.

2 Temmuz 2012 Pazartesi

Futbol ve Şike


Bir taraftan alınan kararlar, bir taraftan yaşananlar. Yorum yapmaya gerek yok, birileri yazdı, aktörlerde zamanına göre oynuyor.

Sonuçta Türk futbolunun değeri dibe vuruyor.

Şike yoktuysa  1 sene boyunca yaşanan senaryonun perde arkasında ne var???
Şike varsa ki mahkeme kararları buna işaret ediyor, adı geçen kulüplere ceza yok yerine maşallah  çok yaşa edebiyatı yapılıyor, ne iş?

Bundan sonra teşvik vermeyen , şike yapmayan kerizdir ne de olsa ceza yok. UEFA da izin veriyor ...

Şikenin olmadığı tek sezonda 2 kez şampiyon olan GALATASARAY'ımı bir kez daha kutluyorum.

Bu sezon yine şike zamanı , bakalım kimin daha çok parası ve kankası var